7 Mart 2015 Cumartesi

TAŞPINAR'IN ANLATTIKLARI- ÇARDAKLILAR

TAŞPINAR'IN ANLATTIKLARI - ÇARDAKLILAR
M. FARUK KUTLU

Kalpaklılar gitmedi, 150 yıldır buradalar. Onlarda değişti ben de çok değiştim. O güzelim taşlarım ve aslan yontularım yok artık. Hepsini söktüler ve beni gri bir betonla kapladılar. Suyum da azalmaya başladı, bir zaman sonra da kesilecek eminim. Suyum kesilmeden gördüklerimi, duyduklarımı anlatmam gerek. Belki ilerde beni de tamamen kapatmaz, yerime bir taş diker, üzerine de bir musluk koyarlar. Altına da “Burada bir zamanlar TAŞ PINAR vardı” diye yazarlar.
            Gördüklerimi, duyduklarımı neden anlatmak istiyorum bilmek istersiniz belki. Çünkü bu kasaba benim etrafımda kuruldu ve sonra büyüdü gitti. Ben başlangıç noktasıyım, bilmek isterseniz bana kulak verin...
            Gelen kalpaklılar üç büyük aileydi. Bir aile arka tarafıma, bir aile hemen sol yanıma, üçüncü aile ilerde soluma yerleşti. Sağ tarafımdan çağıldayıp akan dere önümden akıp gidiyor, sonra tekrar sağa kıvrılıp gidiyordu. Önüm ve sağ yanım neden boş kalmıştı anlamışsınızdır herhalde.
            İlerdeki sol yanımdaki aile, büyük ağaçların altından çıkan küçük pınarın yanındaki küçük düzlüğe yerleştirildi. Kışın yaklaştığı soğuk bir akşamdı. Kalpaklılar yünden yapılmış kalın örtüleri sarınıp ateşin önünde sabahı ettiler. Ertesi sabah kışın ilk karı yere düşerken, ilerde sol yanımdaki ailenin bulunduğu yerden gelen incecik bir sesle uyandım. Pınar kenarında hararetli koşturan kadınları gördüm, erkekler de toplu halde uzakta başka bir yerde toplanmış olaydan habersiz görünmeye çalışıyorlardı.
            İlk defa bir insan yavrusunu o sabah gördüm. İncecik sesi çıkaran da oydu. Bu yorgun insanların bir bebekleri olmuştu. Kadınlar onu bezlere sarıp anneye uzatıyordu. Erkekler rahatlamışlar, tütünlerini çıkarıp sararken geleceğe ait konuşmalara dalmışlardı.
...
Sonra ellerinde baltalar
Her çeşit ağacın bulunduğu ormana daldılar.
Gün batmadan döndüler, getirdikleri ağaçları diktiler.
Aralarını dallarla ördükleri çardaklara girdiler.
Çardaklılar.
...


Üç ailenin başında üç büyüğü vardı. Gin Hacı (GENEL), Cemal (ERDOĞAN) ve Eyla Curkh (GÜNEY). Bunlardı ilk çardakları kuran Çardaklılar. Bulundukları yeri gezip toprakları üçe böldüler. Sağda solda kalan akrabalarına: “Gelin hepimize yetecek toprak var burada, sizin için de yerler ayırdık, bekliyoruz” dediler.
Çukurova’daki grubun yarısı sıtmadan yok olmuştu. Sağ kalanlarsa Kafkasya’ya dönerken bu haberi alıp çardakların kurulu olduğu yere doğru  yönelmişlerdi. Aç susuz perişan halde yol alırken, karşılarına çıkan mısır tarlasına dalmışlar, kızgın tarla bekçisi “Ayıp ayıp’ diye onlara bağırmış. Ayıp kelimesini “Ayup” anlayan en öndeki arkadakilere seslenmiş: “Gelin bu mısırları Ayup ekmiş” (Sa düyla har hacıkış Ayubus yiyna) İçlerinden bazıları: “Allah razı olsun Ayup’tan, bizden önce gelip buralara mısırlar ekmiş” demiş.  Hayır duası tarla sahibinden başka bir yere gitmiş ama bizim kalabalık yedikleri mısırlarla çardakların olduğu yere ulaşmışlar.

            Böylece ufak tefek kabileler teker teker gelip çardaklarını kurdular. Çardaklarında mutlu günler geçirdiler, Kafkasya’ya geri döneriz fikri kaybolduğunda da çardakları yıkıp evler yapmaya başladılar....

Hiç yorum yok: