Aslında yakından da hoş gelir ama konuya uzaktan başlayarak girelim. Bir düğün olsa da gitsek diye kıvranan gençler mutlu haberi alırlar... "Falanca köyde düğün var"... "Yalancının?"... "Şu dinime imanıma var"... Çardaklılar 70'li yıllarda böyle yemin ederlerdi. Sonra düğüne gidecek araç aranırdı. O yıllarda Çardak'ta bin kişiye düşen araç sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Bulabildikleri araçla köye ulaşır yolun kenarında inerlerdi. İşte orada en çok duymak istedikleri sesi duymak için hep beraber kulak kabartırlardı:
Mızıka sesi...
Duyan var mı?
Beş Çeçen genci,
Bir yol kenarında,
Mevsim yaz,
Bir Ağustos akşamı...
Gözler ışık ararken, kulaklar ses peşinde. Kalpleri çarparak yürüyorlardı gecenin karanlığında.. Sonra inceden bir mızıka sesi duyulurdu ta uzaktan. Gençlerin hepsini derinden titretirdi bu ses... Müziğe doğru giderdi, mızıka sesine teslim olan ruhlar... Sonra geceyi yaran ışık gözlerini kamaştırırdı. Avluda eğlenen coşkun kalabalığı görürlerdi. Yavaşça halkaya yaklaşırlardı. Onları görenler kendi aralarında fısıldaşırlardı: “VALLAHİ ŞEŞENLER GELDİ” ...
Düğünler hep böyle sürer ancak nasıl biter bilinmezdi...
Mızıka sesi...
Kimse çıkmasın, misafir var...
Beş Çeçen genci,
Bir yol kenarında,
Mevsim yaz,
Bir Ağustos akşamı...
Mızıka sesi...
Kimse çıkmasın, misafir var...
Beş Çeçen genci,
Bir yol kenarında,
Mevsim yaz,
Bir Ağustos akşamı...